Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

bağlı kalmak

  • 1 abide by

    bağlı kalmak, uymak, tutmak
    * * *
    itaat et
    * * *
    past tense, past participle - abided to act according to; to be faithful to: They must abide by the rules of the game.) uymak, itaat etmek

    English-Turkish dictionary > abide by

  • 2 keep to

    bagli kalmak, sadik olmak; kendini vermek

    English to Turkish dictionary > keep to

  • 3 stick to

    bagli kalmak, degistirmeyi reddetmek, yapismak

    English to Turkish dictionary > stick to

  • 4 держаться

    tutunmak,
    tutmak; dayanmak; durmak; davranmak; ayakta durmak; bağlı kalmak
    * * *
    1) tutunmak; tutmak

    держа́ться за пери́ла — korkuluğa tutunmak

    держа́ться (руко́й) за се́рдце — eliyle kalbini tutmak

    на пла́стике кра́ска не де́ржится — plastik, boya tutmaz

    де́ржится? (о гвозде и т. п.)tuttu mu?

    мост де́ржится на быка́х — köprü ayaklar üstüne dayanır

    3) врз durmak

    держа́ться пря́мо — dik durmak

    уве́ренно держа́ться в седле́ — at üstünde güvenli durmak

    держа́ться (по)да́льше от кого-чего-л.uzak durmak

    4) ( вести себя) davranmak

    держа́ться про́сто — hali tavrı sade olmak

    он держа́лся уве́ренно — kendinden emin hali vardı

    дом ещё де́ржится — ev halâ ayakta duruyor

    держа́ться благодаря́ по́мощи извне́ — dışarıdan aldığı yardım sayesinde ayakta durmak

    держи́сь сто́йко! — sıkı dur!

    держа́ться пре́жнего мне́ния — eski fikrine bağlı kalmak

    ••

    весь дом держа́лся на нём — evin direği oydu

    он кре́пко держа́лся за свою́ зе́млю — toprağına dört elle sarılmıştı

    у него́ де́ньги (до́лго) не де́ржатся — para onda durmaz

    Русско-турецкий словарь > держаться

  • 5 adhere

    v. yapışmak, bağlanmak, bitiştirmek, bağlı kalmak, katılmak
    * * *
    bağlı ol
    * * *
    [əd'hiə]
    1) ((often with to) to stick (to): This tape doesn't adhere (to the floor) very well.) yapışmak
    2) ((with to) to remain loyal (to): I'm adhering to my principles.) bağlı kalmak
    - adherent

    English-Turkish dictionary > adhere

  • 6 придерживаться

    1) (держаться за что-л.) bir şeye tutunmak
    2) (следовать чему-л.) bağlı kalmak, uymak; izlemek, takip etmek

    скрупулёзно приде́рживаться зако́на — yasaya titizlikle bağlı kalmak

    приде́рживаться ино́й тактики — değişik bir taktik izlemek

    приде́рживаться противополо́жного мне́ния — karşıt görüşte olmak

    приде́рживаться одного́ с кем-л. мне́ния — biriyle aynı görüşte olmak

    каки́х бы взгля́дов они́ ни приде́рживались... — hangi görüşten olurlarsa olsunlar...

    приде́рживаться уме́ренных полити́ческих взгля́дов — ılımlı siyasal düşünce sahibi olmak

    Русско-турецкий словарь > придерживаться

  • 7 se raccrocher

    v pr
    1 se tenir tutunmak

    Elle s'est raccrochée à mon bras. — Bayan koluma tutundu.

    2 fig espérer bağlı kalmak, ummak

    Dictionnaire Français-Turc > se raccrocher

  • 8 сохранять

    несов.; сов. - сохрани́ть
    1) врз korumak, muhafaza etmek; sürdürmek; saklamak; (ayakta) tutmak

    сохраня́ть существу́ющий поря́док — var olan düzeni sürdürmek

    сохраня́ть равнове́сие — dengeyi korumak

    сохраня́ть мир — barışı korumak / sürdürmek

    сохраня́ть нейтралите́т — tarafsızlığını muhafaza etmek

    сохраня́ть вы́держку / споко́йствие — itidalini muhafaza etmek

    сохраня́ть ве́рность тради́циям — geleneklere bağlı kalmak

    сохраня́ть бди́тельность — uyanık bulunmak

    сохраня́ть за собо́й пра́во — hakkını saklı tutmak

    что́бы сохрани́ть э́ту организа́цию... — bu örgütü ayakta tutmak / tutabilmek için...

    я сохраню́ э́ту фотогра́фию на па́мять о Москве́ — bu fotoğrafı bir Moskova anısı olarak saklarım

    чемпио́н сохрани́л своё зва́ние — şampiyon unvanını korudu

    мы сохрани́м воспомина́ние об э́том го́роде — bu kenti unutmayacağız

    сохраня́ть си́лу (о законе и т. п.)yürürlükte kalmak

    сохраня́ть идеа́льный вес — ideal kiloda kalmak

    нафтали́н сохраня́ет оде́жду от мо́ли — naftalin elbiseleri güveden korur

    2) тк. несов. ( хранить) saklamak

    сохраня́ть мя́со в холоди́льнике — etleri buz dolabında saklamak

    Русско-турецкий словарь > сохранять

  • 9 stick by

    sadık kalmak
    * * *
    destekle
    * * *
    (to support or be loyal to (a person): His friends stuck by him when he was in trouble.) sadık/bağlı kalmak

    English-Turkish dictionary > stick by

  • 10 abide by

    uymak, bagli kalmak, sadik kalmak; katlanmak, kabul etmek

    English to Turkish dictionary > abide by

  • 11 блюсти

    korumak; uymak,
    bağlı kalmak
    * * *
    korumak (охранять, беречь); uymak (следовать, придерживаться)

    Русско-турецкий словарь > блюсти

  • 12 верность

    bağlılık,
    sadakat; doğruluk,
    şaşmazlık
    * * *
    ж
    1) ( преданность) bağlılık, sadakat (-ti); vefa ( постоянство)

    храни́ть ве́рность тради́циям — geleneklere bağlı kalmak

    2) (правильность, точность) doğruluk; şaşmazlık ( безошибочность); uygunluk ( соответствие)

    Русско-турецкий словарь > верность

  • 13 строго

    1) sıkı / sert biçimde, sert sert

    стро́го предупреди́ть кого-л.birine sıkı bir uyarıda bulunmak

    стро́го контроли́ровать что-л. — sıkı biçimde denetlemek, sıkı bir kontrol altında tutmak

    он стро́го посмотре́л на меня́ — bana sert sert baktı

    он бу́дет стро́го нака́зан — şiddetle cezalandırılacaktır

    2) titizlikle; kesinlikle

    стро́го соблюда́ть но́рмы мора́ли — ahlak kurallarına sımsıkı bağlı kalmak

    стро́го сле́довать пла́ну — plana kesinlikle uymak

    стро́го соблюда́ть контра́кт — sözleşmeye titizlikle uymak

    ••

    стро́го воспреща́ется — şiddetle yasaktır

    стро́г-на́строго — sıkı sıkı(ya)

    Русско-турецкий словарь > строго

  • 14 stick to/with

    (not to abandon: We've decided to stick to our previous plan; If you stick to me, I'll stick to you.) bağlı kalmak, vazgeçmemek

    English-Turkish dictionary > stick to/with

  • 15 get into a groove

    geleneklere bağlı kalmak, bellemek

    English-Turkish dictionary > get into a groove

  • 16 keep faith

    inancına bağlı kalmak

    English-Turkish dictionary > keep faith

  • 17 stick to

    ayrılmamak, bırakmamak, tutmak, yerine getirmek, bağlı kalmak, vazgeçmemek, sıkı sıkıya sarılmak

    English-Turkish dictionary > stick to

  • 18 stick to one's text

    konuya bağlı kalmak, konudan sapmamak

    English-Turkish dictionary > stick to one's text

  • 19 get into a groove

    geleneklere bağlı kalmak, bellemek

    English-Turkish dictionary > get into a groove

  • 20 keep faith

    inancına bağlı kalmak

    English-Turkish dictionary > keep faith

См. также в других словарях:

  • bağlı kalmak — uymak, tabi olmak Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma ant içerim. Anayasa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eli kolu bağlı kalmak (veya durmak veya olmak) — bir engel dolayısıyla hiçbir iş yapamaz duruma gelmek Diplomatlarımıza, büyükelçilik ve temsilcilik binalarımıza, tankerlerimize yapılan saldırılara karşı elimiz kolumuz bağlı duruyoruz. T. Halman …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bağlı — sf. 1) Bir bağ ile tutturulmuş olan Günlerden beri bağlı duran demir, sert bir hırıltıyla denize daldı. Halikarnas Balıkçısı 2) Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste Ekinlerin gürleşmesi yağmura bağlıdır, Sevincimiz üzüntümüz / Hep sana… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sadık kalmak — birine, bir şeye bağlılığını sürdürmek, bağlı kalmak Haftada bir iki kere beni görmeye geleceğine dair verdiği söze sadık kalmıştır. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cereyanda kalmak — 1) kapalı bir yerde, karşılıklı açık pencere veya kapı arasında meydana gelen hava akıntısında kalmak 2) buna bağlı olarak üşütmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sallanmak — nsz 1) Bağlı bulunduğu yerde gevşek duruma gelip yerinden oynamak, kımıldamak Dişi sallanıyor. Masa sallanıyor. 2) Bir şey belli noktasından bir yere bağlı kalmak şartıyla, o noktanın iki tarafına aynı doğrultuda ve sürekli olarak gidip gelmek… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • koşullanmak — nsz Şartlara bağlı kalmak, şartlanmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • uymak — e, ar 1) Ölçüleri birbirini tutmak Ayakkabı ayağına iyi uydu. 2) Renk, biçim vb. yönünden birbirini tutmak, uygun düşmek Kravat ceketine uymuş. 3) Zevke, anlayışa uygun düşmek Sizin tutumunuz bizim görev anlayışımıza uyuyor. 4) Bir inanca, bir… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»